“Sosyal medyada geçirilen uzun saatler kaygı ve depresyon riskini artırıyor”/
Next Paylaş
Facebook’da Paylaş
Twitter’da Paylaş
Whatsapp’da Paylaş
Teknolojinin hızla hayatımıza entegre olması, akıllı telefonlar, sanal medya platformları ve çevrim içi oyunların günlük hayatımızın merkezine yerleşmesine yol açtı. Ancak, bu dijital araçların aşırı kullanımı, bireylerin yaşam kalitesini tehdit eden ciddi bağımlılıklara dönüşebiliyor. Sanal medya bağımlılığı, insanın temel ihtiyaçlarına hitap ederek psikolojik olarak etkileyici bir cazibe yaratıyor.
/
Next Paylaş
Facebook’da Paylaş
Twitter’da Paylaş
Whatsapp’da Paylaş
Uzm. Dr. Oğuzhan Tüzün, sanal medya bağımlılığının nasıl geliştiğine dair şunları belirtti: “Beynimiz, evrimsel süreç boyunca ödül mekanizmaları üzerine şekillendi. Sanal medya bildirimleri, beğeniler ve diğer çevrim içi başarılar, dopamin salgısını tetikliyor. Bu sürekli ve yapay uyarılar, beynin daha fazla uyarana ihtiyaç duymasına yol açarak bir bağımlılık döngüsünü tetikliyor. Tıpkı nikotin ya da şeker bağımlılığında olduğu gibi.”
İ/
Next Paylaş
Facebook’da Paylaş
Twitter’da Paylaş
Whatsapp’da Paylaş
Bu tür uyarıcıların sürekli hale gelmesi, özellikle ergenlerde kaygı ve depresyon riskini artırabiliyor. Sanal medya, gençlerin kimlik gelişimlerini etkileyerek, beğeni ve takipçi sayılarının baskısını artırıyor. Bu da, onların öz-değerlerini sanal medya algoritmalarına indirgemelerine neden olabiliyor. Sanal medyanın dışında, çevrim içi oyunlar da gençler arasında büyük bir etkiye sahip. Ancak, oyunlar bazen eğlencenin ötesine geçerek, bireylerin gerçek yaşam sorumluluklarını ihmal etmelerine yol açabiliyor. Uzm. Dr. Tüzün, “2019’da Dünya Sağlık Örgütü, oyun oynama bozukluğunu resmi bir tanı olarak kabul etti. Oyun, gençlerin dersleri ihmal etmelerine, uyku düzenlerinin bozulmasına ve aile ilişkilerinin zarar görmesine neden olabiliyor. Bu noktada, oyun sadece bir eğlence olmaktan çıkıp, hayatı kontrol eden bir mecra halini alıyor.” dedi.
“Çocuklarınıza teknoloji kullanımı konusunda mutlaka rol model olun”/
Next Paylaş
Facebook’da Paylaş
Twitter’da Paylaş
Whatsapp’da Paylaş
Dijital bağımlılıkla başa çıkmak için atılacak ilk adım bilinçli kullanım olmalıdır. Uzm. Dr. Tüzün, “Günlük ekran süresinin sınırlanması, ‘ekransız bölgeler’ oluşturmak ve aile yemeklerinde telefonların kullanılmaması gibi adımlar atılabilir. Ayrıca ebeveynlerin de kendi ekran sürelerini yönetmesi, çocuklar için örnek olacaktır. Spor, sanat ve yüz yüze sohbet gibi çevrim dışı aktiviteler de dijital detoks için etkili olabilir.” dedi.
/
Next Paylaş
Facebook’da Paylaş
Twitter’da Paylaş
Whatsapp’da Paylaş
.Eğer dijital bağımlılık hayatı ciddi şekilde etkilemeye başlarsa, profesyonel destek almak önemlidir. Psikoterapi, aile danışmanlığı ve gerektiğinde medikal tedavi sürecin bir parçası olabilir. Uzm. Dr. Tüzün, dijital bağımlılığın sadece bireysel bir sorun olmadığını belirterek, bu sorunun teknoloji şirketlerinin tasarım tercihlerinden, politikaların yönlendirmesinden ve toplumun eğitim düzeyinden etkilendiğine dikkat çekti. “Çözüm, toplumsal bir çaba gerektiriyor. Aileler, öğretmenler, sağlık çalışanları ve teknoloji sektörü ortak bir sorumluluk taşımalıdır. Dijital tasarımlarda etik değerlerin ön planda tutulması, bilinçlendirme kampanyalarının güçlendirilmesi ve erişilebilir tedavi modellerinin oluşturulması bu sorunun çözülmesinde kritik rol oynayacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Haber Kaynak : CNNTURK.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”